Rechtsanwaltskanzlei Özkan

Aile birleşimi durduruldu – Kimler etkileniyor?

Kontakt
069 87006620
info@oezkan.legal
Kaiserstr. 39 · Haus C
63065 Offenbach am Main

Almandaki yeni hükümet ikamet ve vatandaşlık yasalarında kapsamlı değişiklikler geçirdi. Sığınma hakkı kapsamında ikincil (subsidiär) koruma statüsüne sahip kişiler için aile birleşiminin askıya alınması ve “hızlı vatandaşlığa geçiş (Turboeinbürgerung)” olarak adlandırılan başvurunun kısıtlanması ile, Almanya’da korunma arayan veya uzun süre kalmak isteyen insanlar için yeni yasal engeller oluşturulmaktadır. Bu durum, birçok etkilenen kişi için yaşam koşullarının ağırlaşması ve mevcut haklarını korumak veya yeni olanakları değerlendirmek için zamanında harekete geçmesi gerektiği anlamına gelmektedir.

Avukat Zafer Özkan, bu makalede yeni düzenlemelerin hukuki sonuçları, bu durumdan etkilenen etkilenen kişiler ve mevcut seçenekler hakkında ayrıntılı bilgi veriyor. Bu yazı ile siyasi kısıtlamalara rağmen aile birleşimi veya vatandaşlık başvurusunun hukuki temelde nasıl yapılabileceği, hangi istisnaların geçerli olduğunu ve sonuçsuz kalan başvurulara karşı nasıl hukuki mücadele verilebileceği hakkında bilgi edinebileceksiniz.

Aile Birleşimi ve Vatandaşlığa Geçişteki Yeni Engeller Hakkında Bilmeniz Gerekenler!

2025 genel seçimlerinden sonra yapılan koalisyon görüşmeleri sırasında, oturum ve göç hukukunun yeniden sıkılaştırılması yönünde ilk sesler yükselmeye başlamıştı. Şimdi ise CDU/CSU ve SPD’den oluşan yeni Federal Hükümet, bu konuda somut adımlar attı. İkincil (subsidiär) koruma statüsüne sahip kişilerin aile birleşimi ile yakın zamanda getirilen kolaylaştırılmış vatandaşlığa geçiş imkânlarını etkileyen köklü değişiklikleri yürürlüğe koydu. Bu önlemler, göçü daha etkili bir şekilde kontrol altına almayı ve sınırlandırmayı amaçlayan daha kapsamlı bir göç paketinin bir parçasıdır. Bu durum, etkilenen birçok kişi için yalnızca duygusal bir yük oluşturmakla kalmayıp, aynı zamanda derhal harekete geçilmesini gerektiren son derece karmaşık bir hukuki süreci de beraberinde getirmektedir.

Yeni Düzenlemeler Kimleri Doğrudan Etkiliyor

Özellikle, İltica Yasası'nın 4. Maddesi kapsamında oturum statüsü verilen ikincil koruma altındakiler, aile birleşiminin askıya alınması nedeniyle bir kez daha ciddi kısıtlamalarla karşı karşıya. Bu kişilerin birçoğu Almanya’da yıllarını geçirmiş, entegre olma çabalarında bulunmuş ve en yakın aile bireylerinin yanlarına gelebilmesini umut etmekteydi. Ancak aile birleşiminin aniden durdurulması, onları ciddi ve ailevi açıdan son derece zorlayıcı bir durumun içine sokmuştur.

Aynı zamanda, bu siyasi değişim, Almanya’da yıllarca ikamet etmiş ve Almanya’ya entegre olduğunu kanıtlamış, hızlandırılmış vatandaşlık başvuru şartlarını sağlamayı isteyen kişileri de etkiliyor. “Turboeinbürgerung” olarak adlandırılan hızlı vatandaşlığa geçiş sürecinin durdurulması veya şartlarının sıkılaştırılması yönündeki siyasi karar, oturum hukuku anlamında istikrar sağlanması ve bireylerin topluma tam katılım açısından önemli bir seçeneği şimdilik ortadan kaldırmaktadır.

Aile birleşimi hakkında sorularınız mı var?

Bizi 069 87006620 numaralı telefondan arayabilir veya iletişim formumuzu doldurabilirsiniz.

İkincil (Subsidiär) Koruma Statüsüne Sahip Kişiler İçin Aile Birleşimi Halihazırda Askıya Mı Alındı?

İkincil (subsidiär) koruma statüsüne sahip kişiler için aile birleşimi geçmişte olduğu gibi bugün de siyasetin bir oyun alanı hâline gelmiştir. 2016 yılında, ikincil koruma statüsünde olanlar için aile birleşimi iki yıl süreyle askıya alınmış ve ardından aylık 1.000 vizelik zorunlu vize kotası ile (§ 36a Abs. 3 AufenthG) zaruri durumlar (Härtefälle) için yeniden yürürlüğe konmuştur.

Ancak yeni federal hükümet, kendi açıklamasına göre göçü daha iyi yönetmek ve teşvikleri azaltmak amacıyla bu kontenjan çözümünü dahi askıya almak istedi. 11 Temmuz 2025 tarihli Federal Konsey oturumunda yasa tasarısının kabul edilmesinin ardından, § 104 madde 10 Oturma Yasası’na göre ikincil koruma statüsüne sahip kişiler için aile birleşiminin 23 Temmuz 2027’ye kadar askıya alınması artık resmen düzenlenmiş durumda.

Kimler Doğrudan Etkileniyor

Askıya alma kararı yalnızca, Almanya’da İltica Kanunu’nu (§ 4, fıkra 1) uyarınca ikincil (subsidiär) koruma statüsü tanınan ve Oturum Kanunu’nun (§ 25, fıkra 2, cümle 1, alternatif 2) kapsamında oturum izni bulunan kişileri kapsamaktadır. Bu grup, İltica Kanunu’nun § 3 maddesi uyarınca mülteci statüsü tanınan (oturum izni § 25, fıkra 2, cümle 1, alternatif 1’e göre verilen) kişilerden veya Anayasa’nın 16a maddesi uyarınca iltica hakkına sahip olanlardan hukuken açık biçimde ayrılmaktadır. İltica hakkına sahip kişiler ve mülteci statüsündekiler, aile birleşimi konusunda yasal olarak güvence altına alınmış bir hakka sahiptir. Buna karşılık, ikincil koruma statüsündeki kişilerin aile birleşimi hakkı, yalnızca yasal düzeyde tanınmış bir imkân olup, geçmişte olduğu gibi zaman zaman askıya alınabilen veya kota ile sınırlandırılabilen bir uygulamadır.

Kısıtlamanın Kapsamı ve Tedbirin Süresi

Askıya alma kararı şimdilik iki yıl süreyle geçerli olacaktır. 2025 yılının sonunda uygulamanın yeniden değerlendirilmesi (evaluasyonu) planlanmaktadır.
Kısıtlamalar, yalnızca yeni başvurular için değil, Federal İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre, önceden yapılmış ancak henüz karara bağlanmamış aile birleşimi başvurularını da kapsamaktadır. Bu durum, etkilenen kişiler açısından önemli hukuki belirsizliklere yol açmaktadır; zira bireylerin, mevcut hukuki düzenlemeye göre sonuçlanması beklenen başvurulara duyduğu güven sarsılmaktadır.
Bu tür bir geriye dönük uygulamanın hukukun üstünlüğü ilkeleriyle her somut olay özelinde gerçekten bağdaşıp bağdaşmadığı, kanaatimizce idari mahkemeler tarafından titizlikle incelenmelidir.

İstisnalar Var Mı?

Federal Hükümet, zaruri hal (Härtefall) düzenlemelerinin uygulanmaya devam edeceğini vurgulamaktadır. Oturum Kanunu’nun (§ 104, fıkra 10, cümle 1) hükmü, açıkça §§ 22 ve 23’te öngörülen istisnaların geçerli olacağını belirtmektedir. Bu kapsamda istisna gerekçeleri; insani nedenler (özellikle özel korunma gereksinimi bulunan aile durumları veya çocuklarla ilgili haller), uluslararası hukuk kaynaklı yükümlülükler ya da Almanya Federal Cumhuriyeti’nin siyasi çıkarlarının korunması olabilir.

Ancak uygulamada bu tür istisnalara ilişkin eşik oldukça yüksektir. Bu nedenle, zaruri hal (Härtefall) gerekçelerinin erken bir şekilde sağlam temellere oturtularak hazırlanması ve uygun belgelerle desteklenmesi büyük önem taşımaktadır. Uygulamada bu başvurular son derece karmaşık ve özen gerektiren işlemlerdir; çünkü her başvuru bireysel olarak ve ayrıntılı şekilde gerekçelendirilmelidir. Bu sebeple usuli ret kararlarının veya uzun süren idari işlemlerin önüne geçilmesi için kesinlikle başvuru sürecinin en başından itibaren bir avukat tarafından profesyonel hukuki destek alınması gereklidir.

Siyasi Gerekçe ve Eleştiriler

Federal Hükümet, aile birleşiminin askıya alınmasını mevcut göç durumu ile gerekçelendirmekte ve yurtdışı temsilcilikleri ile yabancılar dairelerindeki kapasite yetersizliklerine atıfta bulunmaktadır. Ayrıca, aile birleşiminin geçici olarak sınırlandırılması sayesinde Almanya’da hâlihazırda yaşayan koruma statüsündeki kişilerin daha iyi entegre olabileceği savunuluyor. Ancak birçok insan hakları örgütü, kilise temsiliği ve hukuki meslek dernekleri, bu adımı orantısız bir önlem olarak nitelendirmekte; bu düzenlemenin entegrasyon politikaları açısından ters etki yaratacağını ve çocukların üstün yararını tehlikeye attığını vurgulamaktadır. Alman Avukatlar Birliği (Deutscher Anwaltverein) de yayımladığı güncel açıklamada, sağlam bir zaruri hal (Härtefall) düzenlemesi olmadan yapılan genel bir askıya almanın, anayasal açıdan ciddi sakıncalar taşıdığını vurgulamıştır.

Sonraki Adımlarınız: Şu Anda Önemli Olan Nedir?

Siz veya yakınlarınız aile birleşiminin askıya alınmasından etkileniyorsanız, durumu olduğu gibi kabullenmemelisiniz. Aile birleşimi resmen askıya alınmış olsa bile, mevcut başvuruların dikkatlice incelenmesi ve gerekirse tamamlayıcı belgelerle güçlendirilmesi yararlı olacaktır. Ayrıca, bazı durumlarda geciken ya da fiilen reddedilen kararlar için hukuki yollar gündeme gelebilir.

Avukat Zafer Özkan ve hukuk bürosu, size özel bir vaka analizi sunmakta ve olası istisna veya acil hukuk yollarının değerlendirilmesinde destek sağlamaktadır. Ne kadar erken harekete geçerseniz, haklarınızı etkili biçimde koruma şansınız o kadar yüksek olur.

Aile Birleşiminin Askıya Alınmasının İkincil Koruma Statüsüne Sahip Kişiler Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

İkincil (subsidiär) koruma statüsüne sahip kişiler için aile birleşiminin askıya alınması, zaten çoğu zaman zorlu olan yaşam koşullarını önemli ölçüde ağırlaştırmaktadır.
Birçok etkilenen kişi, uzun yıllardır Almanya’da yaşamakta ve genellikle istikrarlı bir oturum statüsüne sahiptir. Eşleri ve reşit olmayan çocuklarıyla yakın zamanda yeniden bir araya gelme umudu, pek çok kişi için entegrasyon sürecinde en önemli dayanaklardan biri olmuştur. Bu umudun aniden kesintiye uğraması, derin ailevi sıkıntılara yol açmakta ve özellikle yalnız ebeveynler ile reşit olmayan mülteci çocuklar açısından psikososyal riskler doğurmaktadır.

En yakın aile bireylerinden ayrı kalmak, yalnızca insani açıdan bir zorluk değil, aynı zamanda entegrasyon sürecini de ciddi ölçüde engelleyen bir durumdur. Çünkü aile üyeleri, çoğu zaman gündelik yaşamın duygusal ve yapısal olarak istikrara kavuşmasına önemli katkı sağlar. Geleceğe ilişkin belirsizlik, dil öğrenimini, mesleki eğitimleri ve istihdama katılımı ciddi biçimde zorlaştırmaktadır; zira etkilenen kişiler çoğu zaman psikolojik olarak yıpratıcı bir belirsizlik hâlinde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmaktadır. Bu durum özellikle, yıllar boyunca ebeveynlerinden veya kardeşlerinden ayrı yaşamak zorunda kalan çocuklar açısından son derece dramatik sonuçlar doğurmaktadır.

İdari Süreçlerde Yığılma ve Uzun Bekleme Süreleri

Kişisel etkilerin yanı sıra, idari prosedürlerin somut pratik sonuçları da bulunmaktadır. İkincil (subsidiär) koruma statüsündeki kişilerin aile birleşimi başvuruları, mevcut duruma göre birçok yurtdışı temsilciliğinde fiilen işleme dahi alınamamaktadır. Bu durum, işlemlerde giderek artan bir birikmeye yol açmıştır. Başvuru sahipleri açısından bu ne bir ret ne de olumlu bir karar bekleyebildikleri bir belirsizlik süreci anlamına gelmektedir. İşlem süreleri veya yasal değerlendirmeler konusunda güvenilir bir tahminde bulunmak mümkün olmadığından, belirsizlik oldukça yükseliyor. Her ne kadar bu tedbir hukuken geçici olarak tanımlansa da fiilen belirsiz bir gecikme söz konusudur; zira aile birleşimi 23 Temmuz 2027 sonrasında da askıya alınabilir.

Tam da bu gibi durumlarda, başvuru sürecinin düzenli olarak kontrol edilmesi ve gerektiğinde aktif şekilde takip edilmesi büyük önem taşır. Bir başvuru aylar boyunca sonuçsuz kalırsa, sürecin hızlandırılması amacıyla hukuki yollara başvurmak mümkündür. Bir avukatın bu sürece eşlik etmesi; dosya incelemesi, yazılı beyanlar ve dava yoluyla hakkın hayata geçirilmesine katkı sağlayabilir.

Kararın Makul Süre İçinde Verilmemesi ve Red Kararlarına Karşı Yasal Çözümler

Politik karar ilk etapta genel bir askıya alma olarak duyurulmuş olsa da, bu durum etkilenen kişilerin hukuki korumadan tamamen yoksun olduğu anlamına gelmez. Her türlü idari işlem — ister açık bir ret kararı olsun isterse fiilî bir işlem eksikliği (eylemsizlik) — idari yargı yollarına konu edilebilir. Eğer bir aile birleşimi başvurusu işleme alınmıyor veya herhangi bir gerekçe olmaksızın reddediliyorsa, öncelikle avukat aracılığıyla bir itiraz (Remonstration) yapılabilir. Bu yol sonuçsuz kalırsa, idari yargıda “eylemsizlik (tembellik) davası” (Untätigkeitsklage) açılması mümkündür.

Özellikle uzun süre işleme alınmayan başvurularda, idare mahkemesinde eylemsizlik (tembellik) davası açılması uygun bir hukuki yol olabilir. Kural olarak, idarenin başvuru tarihinden itibaren üç ay içinde işlem yapması gerekir. Bunun yanı sıra, özel bir aciliyet söz konusuysa, ihtiyati hukuki koruma (yürütmenin durdurulması vb.) (einstweiliger Rechtsschutz) taleplerinde de bulunulabilir. Bu durum özellikle reşit olmayan çocukların etkilendiği veya sağlık nedenleriyle acil karar alınmasının gerektiği hallerde uygulanabilmektedir.

Başarı Olasılığı ve Hukuki Strateji

Bu tür davalardaki başarı şansı büyük ölçüde somut olaya bağlıdır. Her ne kadar mevcut hukuki-siyasi yaklaşım kısıtlayıcı (restriktif) bir yönde olsa da her durumun bireysel olarak değerlendirilmesi büyük önem taşır. Örneğin, özel insani koşulların ileri sürülmesi ya da İltica Yasası’nın § 3 maddesi uyarınca mülteci statüsünün paralel olarak değerlendirilmesi yoluyla belirli bir hukuki hareket alanı oluşturulabilir. Ayrıca, Anayasa’nın 6. maddesinde yer alan evlilik ve aile birliğinin korunması hakkı ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinde düzenlenen özel ve aile hayatına saygı hakkı, mahkeme tarafından yapılacak incelemelerde belirleyici bir rol oynayabilir.

“Hızlı Vatandaşlığa Geçiş” (Turboeinbürgerung) de mi Durduruldu?

27 Haziran 2024 tarihinde yürürlüğe giren Vatandaşlık Yasası (Staatsangehörigkeitsgesetz) reformuyla birlikte, yasa koyucu ilk kez üst düzey entegrasyon başarısı gösteren kişilere erken vatandaşlık edinme olanağı tanıdı. Buna göre, önceki sekiz yıllık süre yerine, beş yıl sonunda vatandaşlık başvurusu yapılabilmesi mümkün hale gelmiştir. Belirli koşullar altında—örneğin olağanüstü entegrasyon başarıları durumunda—üç yıl sonunda vatandaşlık kazanılması da mümkün olmuştur. Bu üç yıllık düzenlemenin dayanağı, Vatandaşlık Yasası’nın § 10 madde 3 hükmüdür; burada olağanüstü entegrasyon başarılarının belgelenmesi halinde vatandaşlığa geçiş süresinin kısaltılabileceği öngörülmektedir. Kastedilen başarılar arasında özellikle ileri düzey dil bilgisi, toplumsal katılım ve ekonomik bağımsızlık yer almaktadır.

Bu yeni düzenleme, siyasi çevrelerde ve toplumda yoğun tartışmalara yol açtı. Destekleyenlere göre bu reform, uyum sağlayan kişilerin emeğini takdir eden ve onların topluma daha hızlı katılımını amaçlayan bir düzenlemeydi. Eleştirenler ise düzenlemenin yeterince ayrıntılı olmadığını ve suistimal edilme potansiyeli taşıdığını ileri sürmüştü. “Turbo vatandaşlık (Turboeinbürgerung)” kavramı özellikle medyada yer buldu; ancak hukuken hiçbir zaman resmî bir terim olarak kullanılmadı.

2025 Yazında Siyasi Yön Değişikliği

Temmuz 2025’te Federal İçişleri Bakanlığı, vatandaşlığa geçişte uygulanan kısaltılmış sürelerin askıya alındığını duyurdu. Bu tedbir, vatandaşlığa kabul sürecinde entegrasyon şartlarının sıkılaştırılmasına yönelik daha geniş kapsamlı bir politikanın parçası olarak değerlendirilmektedir. Bu kararın siyasi gerekçesi, Vatandaşlık Yasası’na duyulan güvenin güçlendirilmesi ve vatandaşlık başvurularında aranan koşulların ülke genelinde standart hâle getirilmesi gerekliliğiydi.

Her ne kadar Vatandaşlık Yasası henüz resmî olarak değiştirilmemiş olsa da vatandaşlığa kabul dairelerine gönderilen bir talimatla kısaltılmış sürelerin uygulanması fiilen durdurulmuştur. Bu konuyla ilgili yasa tasarısı Haziran 2025’te Federal Meclis’e sunulmuş ve Temmuz 2025 sonu itibarıyla ilk okumadan sonra komisyonlara sevk edilmiştir (BT-Drucksache 21/537).

Dolayısıyla, şu an için söz konusu olan durum reformun yasal olarak geri alınması değil, sınırlayıcı bir idari uygulamadır. Bu gelişme, özellikle başvurusunu kısaltılmış süreye göre planlamış olan kişiler açısından ciddi bir hukuki belirsizlik yaratmaktadır.

Somut Olarak Neler Değişti?

En önemli değişiklik, üç yıllık kural kapsamında sunulan vatandaşlık başvurularının artık onaylanmamasıdır. Birçok yetkili makam, devam eden işlemleri askıya alıyor veya başvuru sahiplerinden başvurularını geri çekmelerini veya karardan vazgeçmelerini talep ediyor. Bu durum özellikle, StAG § 10 paragraf 3 maddesine hukuken dayanarak ve süresinde başvuru yapan kişileri etkilemektedir. Ayrıca, vatandaşlık testleri ve entegrasyon belgeleri, yeni idari uygulamanın daha katı yorum ölçütlerine uymadığı sürece artık yeterli kabul edilmemektedir. Vatandaşlık testleri ve entegrasyon kanıtları, yalnızca yeni yönetim uygulamasının öngördüğü sıkı yorum kriterlerini karşıladıkları takdirde geçerli kabul edilmektedir; aksi hâlde çoğu zaman reddedilmektedir.

Bazı Eyalet İçişleri Bakanlıkları da “özel entegrasyon başarıları” kapsamında tanımlanan Üç Yıllık Vatandaşlığa Kabul Kuralı’nın uygulanmasının bir süreliğine askıya alındığını açıkça belirtmiştir. Bu durum özellikle gönüllü faaliyetlerde bulunan veya ortalamanın üzerinde Almanca bilgisi olan kişileri etkilemektedir.

Da der Gesetzentwurf zur Änderung des StAG jedoch bereits eingebracht wurde, ist davon auszugehen, dass er nach der parlamentarischen Pause im Herbst 2025 beschlossen und in Kraft treten wird.

Geçiş Hükümleri ve Olası Hukuki Yollar

Şu anda yaşanan temel sorunlardan biri, net olarak geçiş sürelerinin veya yasal düzenlemelerin bulunmamasıdır. Haziran 2024’te yürürlüğe giren yasal düzenlemeye dayanarak başvuru yapan kişiler, şu anda hukuki bir belirsizlik alanında bulunmaktadır. Yasa hâlâ yürürlükte olmasına rağmen, başvurular idari düzeyde kısıtlı biçimde yorumlanmakta veya fiilen uygulanmamaktadır. Bu durum, özellikle kazanılmış hakların korunması (Vertrauensschutz) ve Anayasa’nın 3. maddesinde yer alan eşit muamele ilkesine ilişkin ciddi hukuk devleti sorularını gündeme getirmektedir.

Üç yıl sonunda vatandaşlığa geçiş hakkının mahkeme yoluyla ileri sürülüp sürülemeyeceği, somut olaylara bağlı olacaktır. İdare mahkemeleri, yeni idari uygulama konusunda henüz ortak bir tavır almamıştır. Buna ilişkin ilk davalar açılmış olsa da, şu anda yüksek yargı kararları bulunmamaktadır.
Bu nedenle etkilenen kişilerin pasif kalmamaları, (özellikle de Vatandaşlık Yasası henüz değiştirilmemişken veya başvuru çoktan yapılmışsa) durumlarını bir avukat aracılığıyla hukuki olarak inceletmeleri ve gerekirse idari yargı yoluna başvurmaları önem taşımaktadır.

Bizim Önerimiz: Şimdi Hukuki Durumu Netleştirin!

Son aylarda vatandaşlık başvurusu yaptıysanız veya şu anda başvuru hazırlığındaysanız, bireysel durumunuzu hukuki açıdan değerlendirtmenizi önemle tavsiye ediyoruz. Bu özellikle kısaltılmış üç yıllık süreye dayanarak hak talep eden başvurular için önemlidir. Avukat Zafer Özkan, başvurunuzdaki başarı şansını değerlendirmek, yeni düzenlemenin sizin durumunuza uygulanabilirliğini incelemek ve itiraz veya dava yollarının etkili olup olmayacağını belirlemenizde size destek olmaktadır.

Durumunuzu ne kadar erken hukuki olarak güvence altına alırsanız, haklarınızı koruma ve süreleri doğru şekilde takip etme olasılığınız o kadar artar. Şu anda karar süreci bloke edilmiş olsa bile, eylemsizlik (tembellik) davası veya karar verilmesini zorlayıcı başvuru imkânlarının olup olmadığı incelenebilir. Vatandaşlığa geçme şansınızı tehlikeye atmamak için vatandaşlık hukuku alanındaki deneyimimizden yararlanabilirsiniz.

Etkilenen Kişiler Şimdi Ne Yapmalı?

Aile birleşimi ve vatandaşlığa geçiş konusundaki son siyasi kararlar, birçok kişi açısından temel soruları gündeme getirmektedir: Başvuru yapmalı mıyım? İstisnalar var mı? Devam eden başvurum ne olacak? Hukuki çerçevenin kısa sürede değiştirilebildiği veya daha kısıtlayıcı şekilde yorumlanabildiği bu dönemde, bilinçli hareket etmek ve stratejik bir yol izlemek her zamankinden daha büyük önem taşıyor. Aşağıda, şu anda değerlendirilmesi gereken uygun adımlar ve hukuki seçenekler hakkında genel bir bakış bulabilirsiniz.

İkincil Koruma Statüsüne Sahip Kişiler Aile Birleşimi İçin Ne Yapabilir?

Aile birleşiminin askıya alınması, ikincil koruma statüsüne sahip kişileri ciddi hukuki ve kişisel zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Buna rağmen, birçok durumda erken harekete geçilmesi gereken belirli hukuki imkânlar bulunmaktadır. En önemli seçeneklerden biri, Mülteci Statüsüne (§ 3 Asylgesetz) geçiş yapma olasılığının değerlendirilmesidir. Sonradan mülteci olarak tanınan kişiler, aile birleşimi başvurusunu daha sağlam bir yasal temele dayandırarak yapabilirler.

Ayrıca, zaruri durum başvurusu (Härtefallantrag) da bazı özel koşullarda mümkündür. Özellikle çocukların, sağlık sorunlarının veya ailevi acil durumların söz konusu olduğu hallerde, bu istisna hukuken gerekçelendirilebilir. Devam eden başvurularda dahi ek belgeler sunmak veya başvuruyu yeniden gerekçelendirmek yararlı olabilir.

Başvurunun şu aşamada yapılmasının uygun olup olmadığı ise her bir olayın koşullarına bağlıdır. Bazı durumlarda başvuruyu yine de yapmak, gelecekteki süre haklarını korumak veya idari makamlar üzerindeki karar baskısını sürdürmek açısından stratejik olarak avantajlı olabilir.

Aile birleşimi hakkında sorularınız mı var?

Bizi 069 87006620 numaralı telefondan arayabilir veya iletişim formumuzu doldurabilirsiniz.

Vatandaşlık Başvurusu Yapmak İsteyenler Şu Anda Nelere Dikkat Etmesi Gerekir

Vatandaşlığa geçmek isteyen veya bu yönde hazırlık yapan kişilerin, kısaltılmış vatandaşlığa geçiş sürelerinin sınırlandırılması nedeniyle stratejilerini yeniden gözden geçirmeleri gerekmektedir. Beş yıllık normal vatandaşlığa geçiş süresi ise halen geçerliliğini korumaktadır. Daha önce yapılmış başvurular da kazanılmış hakların korunması (Vertrauensschutz) ilkesi çerçevesinde hukuki olarak incelenebilir. Özellikle üç yıllık düzenlemeye dayanarak başvuru yapmış olan kişiler, başvurularını hukuki inceleme yapılmadan geri çekmemelidir. İdarenin başvurunun geri çekilmesini önermesi durumunda dahi, başvuru sahiplerinin bu öneriye olumsuz yanıt vermesi tavsiye edilir. Zira resmî bir karar (örneğin yazılı bir bildirim) olmadan, yargı yoluyla hak arama mümkün değildir.

Hâlen büyük önem taşıyan unsurlar arasında dil yeterliliğinin belgelenmesi, ekonomik bağımsızlığın sağlanması ve toplumsal katılımın (gönüllü faaliyetler vb.) gösterilmesi yer almaktadır. İyi belgelenmiş bir entegrasyon süreci, süre kısaltması politik olarak askıya alınmış olsa bile, vatandaşlık başvurularında güçlü bir etken olmaya devam etmektedir. Henüz başvuru yapmamış olanların ise, başvurunun şekli ve zamanı konusunda stratejik bir planlama yapabilmek için hukuki danışmanlık almaları tavsiye edilir.

Bireysel Hukuki Danışmanlık Şimdi Her Zamankinden Daha Önemli

Hukuki durumun karmaşık ve hızla değişen yapısı göz önüne alındığında, kendi durumunuzu hukuki açıdan sağlam bir şekilde değerlendirmek büyük önem taşımaktadır. Genel ve standart çözümler bu noktada çoğu zaman yetersiz kalır. Gerek aile birleşimi gerekse vatandaşlığa geçiş süreçlerinde başarının olasılığı, büyük ölçüde her bireyin özel koşullarına bağlıdır.

Avukat Zafer Özkan, size özel bir hukuki değerlendirme yaparak sürecinizi adım adım ve profesyonel şekilde yönetir. İster olumsuz bir karara itiraz etmek, ister bir süreyi kaçırmamak, isterse başvuru yapma konusunda karar vermek aşamasında olun — Özkan Hukuk Bürosu olarak derinlemesine hukuk bilgisi, yetkin temsil ve uygulanabilir çözümlerle yanınızdayız.

Harekete geçme imkânınızı kaçırmamak için şimdi bir danışma randevusu alın. Hukuki imkanlarınız çoğu zaman ilk bakışta göründüğünden daha fazladır.

Sonuç

  • İkincil koruma statüsüne sahip kişiler için aile birleşimi askıya alındı:
    Yasa değişikliğiyle birlikte, ikincil koruma statüsüne sahip kişilerin aile birleşimi başvuruları 23 Temmuz 2025 tarihinden itibaren en az Temmuz 2027’ye kadar tamamen askıya alınmıştır. Bu düzenleme yalnızca, Yabancılar Yasası’nın (§ 25 Abs. 2 S. 1 Alt. 2 AufenthG) uyarınca İltica Yasası’nın (§ 4 Abs. 1 AsylG) kapsamında ikincil koruma statüsü tanınan kişileri kapsamaktadır. Bu kişilerin şu anda eşlerini veya çocuklarını yanlarına alma konusunda yasal bir hakları bulunmamaktadır. Askıya alma kararı, halihazırda yapılmış ancak henüz karara bağlanmamış başvuruları da etkilemektedir.
  • Zaruri hal düzenlemeleri mümkündür, ancak uygulanması zordur: Normal aile birleşimi hakkı askıya alınmış olsa da bazı özel durumlarda insani veya uluslararası hukuka dayalı gerekçeler ileri sürülebilir. Ancak bu tür başvurular için yüksel engeller bulunmaktadır. Örneğin, hasta çocukların veya bakıma muhtaç aile bireylerinin yanına gelmesini gerekçelendirmek isteyen kişilerin, ayrıntılı belgeler sunması ve hukuki gerekçelendirmeyi titizlikle hazırlaması gerekmektedir. Bu noktada, sürecin başından itibaren hukuki destek alınması kritik önem taşımaktadır.
  • Kısaltılmış vatandaşlığa kabul süresinin siyasi olarak durdurulması: 2024 yılında yürürlüğe giren üç yıl içinde vatandaşlığa geçiş imkânı, yeni idari uygulama ile fiilen durdurulmuştur. Yasa resmen hâlâ yürürlükte olmasına rağmen, birçok makam şu anda başvuruları reddetmekte veya işlemleri askıya almaktadır. Bu uygulama, başvuru sahiplerini hızla ele alınması gereken bir yasal belirsizlik durumunda bırakmaktadır. İlgili düzenlemenin (§ 10 Abs. 3 StAG) kaldırılmasına ilişkin yasa tasarısı Bundestag’a sunulmuş, ancak henüz kabul edilmemiştir.
  • Kararın makul süre içinde verilmemesi ve red kararlarına karşı hukuki koruma mümkündür: İşlem görmeyen aile birleşimi başvurularından veya askıya alınmış vatandaşlık işlemlerinden etkilenen kişiler, yasal yollara başvurarak haklarını arayabilirler. Pek çok durumda idare mahkemesinde açılacak bir eylemsizlik (tembellik) davası veya ihtiyati hukuki koruma (yürütmenin durdurulması vb.) talebi değerlendirilebilir. Başarı şansının gerçekçi biçimde değerlendirilmesi ve tüm sürelerin korunabilmesi için hukuki inceleme şarttır.
  • Erkenden alınan hukuki danışmanlık, haklarınızı güvence altına alır: Mevcut durumda ister aile birleşimi ister vatandaşlığa geçiş söz konusu olsun, hukuki belirsizliğe yer yoktur. Haklarını korumak isteyen kişilerin şimdi harekete geçmesi gerekmektedir. Avukat Zafer Özkan, kişisel durumunuzu değerlendirir, uygun bir strateji geliştirir ve hak taleplerinizin idare ve yargı mercileri nezdinde kararlılıkla takibini sağlar. Zamanında alınan hukuki danışmanlık, başarı şansınızı kayda değer ölçüde artırır.

Görsel kaynakları: © freepik.com

Lütfen bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin ve talebinizi kısaca açıklayın. En kısa sürede size geri dönüş yapacağız.
Kontakt Tur
069 87006620
069 870066299
info@oezkan.legal
Kaiserstr. 39 · Haus C
63065 Offenbach am Main
069 87006620
info@oezkan.legal
pencilenvelopeprinterphone-handsetphonemap-marker